AL YAZMALIM

 


Nerde kaldı gençliğin, o bahar güzelliğin?

Afife Hanım sinirle elindeki kiraz dalını oraya buraya savurdu. “Sizi gidi yaramazlar! Hacı amcanız dikti o kirazları. Niye dalını kırıyorsunuz?” Boynu bükük, hızlı adımlarla kiraz ağacının yanına eğildi. Hızlı nefes alışverişi biraz azaldı. Elini alnına koyup güneşin yüksekliğine baktı. Saat herhalde öğlen ikidir, diye düşündü. Elindeki dalı yere bıraktı. Dizini kırıp oturmaya uğraştı. Kafasını yasladı ağaca.

-           Kaç yaşına geldik? Çocuklar evden ayrıldı ayrılalı bir arayıp sormuyorlar. Anne bu ya.. Kıtlıkta büyüttüm onları ben. Hasat zamanında çalışırken tarlada doğurdum ikisini…

Afife hanım kendi kendine konuştuklarını kimsenin duymadığını zannederken bir kıpırtı geldi. Güneşin yüzüne yansıyan ışığından gelenin kim olduğunu anlayamadı.

-          Anne!

-          Zeynep sen misin o?

-          Evet anne benim… Anne özür dilerim sen haklıydın…

Afife Hanım son cümlenin nereye varacağını kestirebiliyordu. O yüzden hiçbir şey sormadı. Haklı olduğunu kendisi de biliyordu. Kızı, canı, ciğeri, her şeyi, sonunda gelmişti. 5 yıl olmuştu görüşmeyeli. Şimdi ne tepki verecekti? Bu hayatın sınavı da bitmiyordu. 5 yıl önce bu kapıdan ayrılışını düşündü kızının. “Anne! Yiğit’i seviyorum. Bana karışma artık. Sen ne dersen de onunla evleneceğim…” deyip kapıyı çekip çıkalı koca 5 yıl olmuştu. Afife Hanım hiçbir şey olmamış gibi kızını eve aldı. Hava kararana kadar yemekle uğraşıp sonra da kızının yatmasını bekledi. Balkona çıkıp kendi kendine mırıldanmaya başladı.

-          Aşkmış. Ne aşk ama. Biz öyle miydik? Adam beni görmek için 3 ay beklerdi. 2 dakika yüzümüzü görebilsek birbirimizin aylarca yeterdi. Şimdi beş para etmeyen adamı seçtin. Sen ne yaptın Zeynep! Ne yaptın sen?

Afife hanım söylenmeyi bırakamıyordu. Nerede hata yaptık diye düşündü. Hayatta sınırlar olmalıydı ve onu çok iyi koymuştu kızına. Bu kapıyı çekip çıkarsan bir daha giremezsin de demişti. Kendisi öyle zorluklar çekmişti ki! Asla kızım bunları yaşayamaz derdi. Hep öğretmenlere imrenirdi. Ah ne güzel! Kızım da öğretmen olsa derdi. Derdi de hani hangi beklentisini karşılayabilmişti kızından? Dizinin dibinde tutar yakından biriyle de evlendirirdi ona kalsa.

Zeynep uyanmış, güneşin doğuşunu görmek için erkenden kalkmıştı. O da annesinin yüzüne bakmaktan utanıyordu. Ne oldu da o genç yaşında bu hataya düşmüştü? İnsanın gözü nasıl da kör olabiliyordu. Şimdi olay bitmiş, üzerinden çok sular akmış gibi hissediyordu. Boşanma dilekçesini de çoktan avukatla hazırlamışlardı. Hayatına dönüp şöyle bir baktığında bugüne kadar ne yaptığını düşündü. Tekrar başladığı yere, annesinin evine dönmüştü. Ne yaptıysa kendi eliyle yapmıştı. Hayır! Hayır! Kimseyi suçlamaya lüzum yoktu. Şimdi tekrar bu sabah uyandığında annesine kahvaltı hazırlamaya karar verdi. Hala yaşıyorsa, hala bir umut var demekti.

 

Bugüne kadar birçok hata yaptı insan.

Zeynep olarak.. Ayşe, Ali, Talha, Mehmet olarak… Birçok başarısıyla beraber bir çuval dolusu da hatırlamak istemediği hataları var. Kimi zaman unutarak, kimi zaman da bile bile… Peki bunca hatayı çöpe mi atacak insan? Hatanın da israfı olur. Belki de düşünmediği için aynı yerde takılıp duruyordu. İnsanın hatası çok kıymetlidir.

Devamında pişmanlık getiren hatalardır kıymetli olanlar…

Yeter ki, o hataları merdiven basamağı olarak kullanabilsin. Tekrar tekrar aynı taşa takılıp kalmasın. Hemen o an “yapmasaydım...” demesi…

İnsanların birçoğu olaydan sonra pişmanlık duyar. O konuda duyguları kalmadığında gerçeği görür. Tıpkı Zeynep gibi. Aşk sandığı o duygudan sıyrılınca gerçeği görebilmesi normal olan buydu. En güzeli ise hemen o an fark edebilmesidir insanın. Nasıl peki? Birinin ayağına basar basmaz özür dileyen kişi gibi… Ve ilk özür dilemesi gereken insanın yanındaydı şimdi…

İnsan ona en merhametli olan kişiye en çok nankörlüğü yapıyordu.

Zeynep manzarayı seyredip bu düşünceleri geçirdikten sonra mutfağa girdi. “Hadi bakalııııım… Şimdi güzel bir menemen yapayım da annemi şaşırtayım…” Yumurtayı kırdı. Bir tava buldu dolaptan. Mutfaktaki sesleri duyan Afife Hanım uyandı. Baktı Zeynep yanlış tavayı almış. “Zeynep o tavada olmaz o çok büyük!”  Zeynep hafif bir korku ile baktı. Sonra tekrar annesiyle olan sınavı veremediğini anladı. Gittiği bir eğitimde arkadaşından duyduğu bir bilgi vardı. Neydi?

Bir problem karşına defalarca çıkıyorsa o çözülmemiş bir problemdir.

“Ah! Tabi ya… Buradan başlamalıyım. İlk sınavımı veremediğim yere tekrar döndüm. “Kahvaltının bitmesini beklemeden arkadaşı Betül’ü aradı.

“Betüllll, konuşacak vakit yok, bana hemen ilk eğitimin tarihini söyle. Kendim için bir adım atmak, sınavımı geçmek istiyorum.”

Telefonu kapattıktan sonra dolapta tava arayan annesine baktı. Tebessüm etti. En azından artık farkındayım, diye düşündü. İlişkilerini tekrar gözden geçirecekti.

Belki de ilk düzeltmesi gereken yer ilk ilişki kurduğu kişiydi.

Öyle ki, hayat tekrar annesinin kucağına atmıştı onu. Veremediği sınavı geçebilmek için bütünlemeye kalmıştı.

Annesinden yeniden doğmuş gibi hissediyordu. Anneler affediyordu. Onlara bu merhameti veren vardı. Hiçbir şey yaşanmamış gibi geldi bir an. 5 yıldır aynı evde annesiyle gibi. Şükretti… Hala bir umut olduğuna kalpten inanıyordu.

Her ilim sahibinin üzerinde bir bilen vardı.

Öğrenmek için bir adım atmayı seçebilmişti. Şimdi bakalım onu ne bekliyordu? Çok inançlı değildi ama onu yalnız bırakmayan birinin varlığından emindi. Sonra annesinin ağarmış örgü saçlarına baktı, dönüp onu tebessümle süzdü.

“Gel benim al yazmalı annem! Senin istediğin tavada yapalım menemeni. Sen yeter ki, beni affet…”

 “Gel benim veremediğim sınavım…”

 “Ayaklarında cennet saklı…”

“Al yazmalı annem…”


Yorumlar

  1. Annelerimiz.. Pişmanlıklarımızda döndüğümüz kapıyı hep açık tutarlar.

    YanıtlaSil
  2. Her ilim sahibinin üzerinde bir bilen vardır🍀

    YanıtlaSil
  3. Hata yapmak değilde artık en yakınlarına karşı sınavını verememek korkutuyor insanı... Doğru tepkiler vererek sınavı gecebilek ümidiyle 🦋 Emeğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  4. Bekar iken, kendisine en çok değer veren ailesiyle mutlu olamayan, bir başkasıyla mutlu olamaz…

    YanıtlaSil
  5. Annelerimiz hele ki deneyim sahibi annelerimiz bizim en iyi ogretmenlermizdir

    YanıtlaSil
  6. Hatanın da israfı olur, insanın hatası çok kıymetlidir❤️

    YanıtlaSil
  7. Sınavı verebilmek duası ile, emeğinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  8. Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  9. Ahhh gençlik işte insanın aklı bir karış hava da denilen durum :) İnsan yanılıyor yanıldığını geç anlıyor. Önemli olan o hatalardan ders çıkarılıyor mu? Gerçek hayatları yansıtmışsınız kaleminize sağlık…

    YanıtlaSil
  10. Çok samimi bir yazı... Ruhuma işlendi sanki... Yazanın kalemine sağlık🥹

    YanıtlaSil
  11. Çözemediğimiz problemlerin tekrar tekrar karşımıza çıkması ve kaçarken onuda daha çok büyütmemiz…

    YanıtlaSil
  12. Anneler en büyük sınavımız. Vermeden cenneti hayal bile edemeyeceğimiz. Çok kıymetliler …Ve bir o kadarda baskılı

    YanıtlaSil
  13. Herşey bitti dediğin yerden ayağa kalkıp başlamak... Aklına düştüğü anda ön atak yapması... 👌

    YanıtlaSil
  14. Sınavda en kolay sorulara yanış cevaplarla zor sorularla karsilasildiginda sığınılacak liman anneler....

    YanıtlaSil
  15. Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  16. Anne olmak dogurrarak veya koruyarak yetiştirerek
    anne ne demek.... emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  17. Kıymetini bilemediğimiz annelerimiz💚

    YanıtlaSil
  18. Annelerimiz, yokluğunu en çok hissettiğimiz…🌷

    YanıtlaSil

Yorum Gönder