Bir fil ile bir karınca…
Birbirine muhtaç iki canlı…
Onlar, birbirleri ile etkileşim ve iletişim halindedir.
Nasıl oluyor da birbirine bu kadar zıt iki canlı birbirine muhtaç olabiliyor?
Doğada hayvanlar küçüldükçe gübreleri daha etkili hale gelir. Fillerin beslenmesi için gerekli bitkiler de çoğunlukla, karınca gübresinin olduğu yerde yetişir.
En büyük hayvanın yaşamı için en küçük hayvanın gübresi gereklidir.
Buna benzer etkileşim yağmur ormanları ile mantarlar arasında vardır…
Yağmur ormanları bitki ve hayvan çeşitliliği konusunda oldukça zengin olan bir doğa harikasıdır. İçinde dev ağaçları ve böyle bir çeşitliliği barındıran toprakların oldukça verimli olduğu düşünülür. Sanılanın aksine, diğer ormanlara göre yağmur ormanları besin açısından fakirdir.
Peki nasıl oluyor da o kadar da verimli olmayan topraklarda böyle bir zenginlik oluyor?
Yağmur ormanlarını yağmur ormanı yapan, buradaki mantarlardır. Bu mantarlar olmasa, ağaç kökleri çok fazla nemden dolayı çürüyecektir.
Bu mantarlar, bakteri ve çürüyen bitkilerle beslenerek tüm yüzeye dağılırlar. Normalde toprağa ulaşan besinler yağmurla birlikte süzülüp gider. Ama yer altındaki lifleriyle ağaçlara bağlı bu mantarlar, ölen tüm canlıları hızla tüketerek çok değerli minerallerin yeniden yapraklara dönmesini sağlar.
Yani yağmur ormanları yaşamını o küçücük mantarlara borçludur…
Bitkiler, her ne kadar biz onların hızını fark edemesek de onlar da hareket halindedir. Canlanıp, çiçek açma sürecinde hareket ederler, bunu tamamladıktan sonra yine durmazlar… Bu sefer de kuruyup yapraklarını dökme sürecine girerler.
Hiçbir bitki sürekli çiçek açmaz.
Hiçbir tavuk sürekli yumurtlamaz.
Hiçbir insanın boyu, sürekli uzamaz.
Sürekli hareket vardır ama bu hareket tek yönde değildir.
Hareket tek yönlü olsaydı ya “Heplik” ya da “Hiçlik” olurdu.
Oysa bu hayatta hiçbir şey sonsuz değildir. Bir süre sonra mutlaka geri dönüş olur. Böylelikle de döngü oluşur.
Her şeyin bir sınırı, bir döngüsü vardır.
Gece ile gündüz,
Alçalma ile yükselme,
İlerleme ile gerileme.
Bu döngüyle birlikte hareket meydana gelir.
Dilimizde “tepkime” , uygun koşullar altında birbirleri ile etkileşime girerek; kendi özellikleri yitirerek tamamen farklı yeni bir maddenin oluşumudur.
İki farklı madde gibi, şimdi de iki farklı insan düşünün… Uygun koşullar altında, reaksiyon sonucu, ortak özellikleri paylaşan bir bütün olarak…
Bu ilişkiler çoğu zaman da bir baskın bir çekinik karakterin, aynı armoniyi yakalamasıyla oluşturulan sadık ve kararlı ilişkilerdir.
Kimyayı iyi yakalamıştırlar..
Koşullar da “uygun” olduğundan, herhangi bir parçalanmanın pek de mümkün olmadığı, tamamen farklı ve kararlı bir birlikteliktir bu.
Güzel. Sağlam sonuç. Peki ya uygun koşullar?
Bu hayat bizim tepkilerimize bakar, verdiğimiz cevaplara göre sonuçlar yaşarız.
Olayların olumlu ya da olumsuz görünmesi bizim verdiğimizi tepkilerle ilgilidir. Hayatımız bizim kendi verdiğimiz tepkilerle, kendi yaptığımız seçimlerle şekillenir.
Tepkilerini kontrol edebilen, her an nasıl bir etki oluşturabileceğini düşünerek hareket edebilen insanlar olabilmek ümidiyle…
Günüme ışık olan bir yazı oldu.. Doğru tepkiler verip , doğru bir şekilde süreci yöneten insanlardan olabilmek duasıyla..
YanıtlaSilHer zaman doğru tepki verenlerden olalım inşallah🤲🏻🌸
YanıtlaSilMuhtaçlık, zıtlıklar yasası, heplik hiçlik yoktur yasası, değişim dönüşüm, yeryüzünde doğada her şey dengededir... Gibi bir sürü yasayı harmanlayan bir yazı olmuş. Çünkü her şey her şeyle ilişkili... Zevkle okudum teşekkürler
YanıtlaSilEllerinize sağlık. Çok güzel bir paylaşım olmuş. Dünyadaki tüm varlıklar bir tepkime içinde biz neden bunu farkına varamıyoruz acaba? "Hiç akıl etmez misin acaba?" diyen bir Rabbimize neden cevap vermeyiz acaba?
YanıtlaSil