YİNE Mİ GOL DEĞİL?

 
Üç Kız Arkadaş

Ne zaman şans ona da gülecekti? Ondan daha az çekici kızların gül gibi sevgilileri vardı ama Aysel hep fiyasko hep fiyasko…

Annesi; “hadi kızım kahvaltıya seni bekliyoruz” diye 3. kez bağırıyordu. Bütün gece ağlamıştı. Gözleri şişmiş, yataktan çıkası yok ama annesine gelmeyeceğim deme gücü de yoktu. Endişelenir odaya girerse diye...  Onu yatakta böyle perişan görmesini hiç istemiyordu, sürükleyerek kaldırdı kendini.

Biri üzülüp, endişe edecekse bu Aysel olurdu her zaman. Annem üzülmesin, sevgilim yorulmasın, arkadaşım kırılmasın. “Ya bennnn” diye içinden kocaman bir çığlık attı ama dışarıdan görülen bir damla gözyaşıydı.

Bu sefer olmuş gibiydi sanki. Ne güzel başlamıştı her şey. Onu arıyordum hemen geri dönüyordu. Bir süre cevap yazmasam, beni merak edip hemen bir şeyler yazıyordu, tatlı tatlı jestler yapıyordu.

Bütün ilişkiler dengede başlar

Akşam 7'den sonra da, ne yazıyor, ne de arıyordu. Ailenin yanında seni rahatsız etmek istemiyorum diyordu. Aysel bu kibar adama nasıl aşık olmasın? “Akşamları ve Pazar günleri aile günüdür onlarla ilgilenmeni isterim. Bir gün çocuklarımız olduğunda, onların da bize öyle davranmasını İstemez misin?” derdi…

Nasıl da salakmışım, dedi. Odadan çıkamıyordu. Annesi tekrar tekrar sesleniyordu. “Tamamm” dedi. Kafasından silmek istedikçe, kafasının içi daha da doluyordu onunla.

“Biliyor musun beni Şef yaptılar” diye sevinçle geldi bir gün Ozan. Ama bu şeflik her şeyi değiştirdi. Artık gün içinde aramalarıma dönmüyor, mesajlarıma da kısa kısa cevaplar yazıyordu. Tam galiba artık beni sevmiyor zannedip trip atacağım, bir jestler, bir romantizm. Ben de amma kuşkucuyum bu aşk beni paranoyak yaptı, çalışıyor işte çocuk diyordum. Ama şimdi görüyorum ki olaylar hiç de benim zannettiğim gibi değilmiş…

Ben 10 kere arasam o anca dönmeye başlamıştı. Bir haller var sende diyordum, ne olacak canım işler yoğun, diyordu.

Sonunda bir gün onu hiç aramamak için sabırla tuttum kendimi, çok zordu benim için... Akşamüstü “Her şey yolunda mı?” diye mesaj attı. O kadar heyecanlandım ki, seni özledim demek için hemen aradım ama açmadı. Anlayamıyordum ne olduğunu, nasıl davranmam gerektiğini de bilemiyordum…

Sanki ilişkimiz bitmek üzere gibiydi çok korkuyordum. Bir şeyler yapmam lazımdı. Sevdiği bir şeyler bulmam, ona bir sürpriz yapmam, onu eskisi gibi mutlu edebilmem lazımdı. Neden bana olan sevgisi azaldı? Nerede yanlış yaptım? diye kahroluyordum.

Her gün bir öncekinden daha fazla aramaya başladım. Ben aradıkça sevineceğini zannederken bazen “birazdan döneceğim” deyip kapatıyor, bazen de direkt meşgule atıyordu…

Bir insana daha çok ilgi gösterdikçe bizi daha çok seveceğini zannederiz.

Eskiden pazar aile günüydü ama şimdi cumartesileri de görüşemiyorduk. “Üzgünüm çalışmam lazım” diyordu. Ya öğle molasında iş arkadaşlarından hiçbirinin gitmediği birkaç restoranda takılıyorduk ya da iş çıkışı bir saati aşmayan buluşmalar. Ama ben bütün günümü sadece o bir saati yaşamak için geçiriyordum.

Ateşin etrafında dönen Ağustos böcekleri gibi etrafında dönmeye başlamıştım. Sürekli arıyordum. O aramadıkça tekrar arıyordum. Daha çok buluşmak istiyordum ama artık beni daha kırıcı şekilde reddediyordu…

O bana kötü davrandıkça, ben onu kırdım, üzdüm herhalde diye daha da yakın davranmaya çalışıyordum. Çok yorgun oluyor, haklı sinirli olmakta ve eve erken gitmek istemekte…

Ve en sonunda aklım, haklı seni sevmemek de diyecek kadar büyük bir İllüzyonun içine düşmüştü. Bir kuyuya düşmüştüm, çıkmak için sıçradıkça daha çok dibine batıyordum.

Ne çok söyleniyordu arkadaşlarım...

Arkadaşlarım bana bir sürü tavsiye, öğüt, uyarılarda bulunuyordu. “Bırak şu adamı” cümlesi ne kolay çıkıyor ağızlarından. “O adam, benim bütün dünyam nasıl çıkarayım?” dediğimde bana saçma sapan onu kötülüyorlardı. Yok kesin evliymiş yoksa neden hafta sonu buluşmasınmış? Neden ona bu kadar pahalı hediyeler alırken, o bana hiçbir şey almıyormuş? Neden iş arkadaşlarıyla beni tanıştırmıyormuş? Saçma sapan zırvalıklar. Hiç biri ile görüşesim, konuşasım yoktu artık.

Aynı Ozan'ın bana davrandığı gibi davranıyordum onlara. Telefonlarını açmıyordum, mesajlarını geçiştiriyordum.

ALLAH'ım nasıl bu kadar kör olabilmişim. Resmen adamın bağımlısı olmuşum. Herkes haksız, Ozan haklıydı. Herkes kötü, Ozan iyiydi…

Bu kadar işaretin, bu kadar uyarıcının hiçbirini duyamamış olmak, nasıl da acıtıyordu içimi… İnsanın şuuru nasıl da kapanıveriyor, istediği şeye ulaşabilmek için. Çok istediği bir şeyde, doğru mu yapıyorum, yanlış mı? diye eleği kalmıyordu. “ALLAH'ım sen bu arkadaşlarıma akıl ver.” dediğim yerde, aklımı kaybetmiş olmak yakıyordu canımı.

Doğum gününde sürpriz yapmak için elimde koca pasta ve balonlarla şirketine gittiğimde, o karısının aldığı küçücük pastayı çoşkuyla üflemekle meşguldü…


Bağlantılarımız

Yorumlar

  1. Son sahne maçı bitirmiş :) Emeğinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  2. Insan bir şeyi çok istemeye başlayınca yapması gereken bir çok seyi yapmak istememeye başlıyor. Tavsiyeler öğütler yol gösterivi olması gerekirken can sıcı olmaya başlıyor. Sonra bir bakmamışsın aaa ben onsuz yapamıyorum...Bağımlılıga giden yol bir kere ile başlıyor...

    YanıtlaSil
  3. İnsan nasıl da 'emin' yanılıyor...

    Kaleminize sağlık 🪻

    YanıtlaSil
  4. İnsan nasıl kanar... of öyle çok yanılgılarımız var ki

    YanıtlaSil
  5. İnsanı, istekleri ya yüceltiyor ya da batırıyor... Beğeniyi kimden istiyoruz? Yaratıcımızdan mı yaratılandan mı... Sonumuzu belirleyen bu...

    YanıtlaSil
  6. insan daha çok ilgi gösterdikçe daha çok sevileceğini zanneder bu ilizyonla yapılan yanlışlar...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder