Elinde en sevdiği
fincanıyla cama düşen yağmur damlalarına bakarken tekrar aynı mesajı okudu
Eylül. Cep telefonuna gelen son mesajı…
‘’Gözlerinin
içindeki ışığı seviyorum en çok da...’’
Dalıp gitmesi için
yeterli bir cümleydi…
Gözlerdeki ışık…
Neyin belirtisiydi bu? Mutluluğun… Mutluluk? Peki mutluluk neydi?
Mutluluk sandığı tüm
şeyler gözünün önünden geçmeye başladı.
Senelerce mutlu
olmak için yaptıkları...
Üstelik o kadar da
emindi ki! Birileri Eylül’e sorsa ben dünyanın en mutlu insanıyım diyebilirdi.
Sahi neydi
mutluluk?
O en sevdiği markanın
son sezonundaki ceketi almak için 3 saat yollara düşmek miydi?
Ailesinin kredi
kartından kendine doğum günü hediyesi olarak o çok istediği gözlüğü almak
mı?
Yeni çıkan cilt bakım ürünlerini
mutlaka takip etmek miydi?
Birinden sıkılınca
hemen bir diğerine geçtiği arkadaşlıkları mıydı?
Ya da en önemlisi
hayata sadece keyif almaya mı gelmiştik? Mutluluğa giden yollar sadece
eğlenceden mi geçerdi?
“Hayatta sadece
keyif ve haz vardır” diyordu zihni ısrarla O’na bir zamanlar...
Sadece yemeğin güzel
kısmını yemek… Sadece ilişkilerin eğlenceli yanlarını almak… Ailenin sadece
sevgisine ortak olmak ama sorun başlayınca ortadan kaybolmak…
Hatırlıyordu; bir
giydiğini giymiyordu. Sayı çok olduğu için etkisi o kadar azdı ki… Hiçbir zaman
yeterli kıyafeti yoktu. Her gittiği şehirde mutlaka butiklere uğrayıp
eksiklerini tamamlamalıydı.
Ev temizleyemezdi,
kadın dediğin imkanını kullanır bir başkasına temizletir derdi.
Yemek de yapamazdı.
Mutlaka iyi bir restoranda yiyecekti.
“Bunlar için
dünyaya gelmedim ben”, diyordu…
Kendini mutlu
zannediyordu…
Ne acı!
Tüm bunlar olurken, O; kendini
mutlu zannediyordu…
Tükettikçe tüketen
bir insan olmak…
Özeti buydu. Ve adı
kesinlikle mutluluk değildi.
‘’Çok şükür’’ deyip
gülümsedi. Gerçekten şimdi Mutlu olduğum için çok mutluyum…’’
Yatağımı toplamaktan
keyif aldığım için,
Evimi temizledikten
sonra o en sevdiğim fincanda kahvemi içerken duyduğum haz için,
Yemek yapmayı görsel
bir sanat olarak gördüğüm için,
Bir işi bitirip
diğerine hemen geçmek istediğim için…
Zihni de bedeni de
yorulmak bilmiyordu.
Bilinci
açılmıştı işte bir yerlerde. Ve artık çok emindi hayatının en güzel anları
gerçekten ama gerçekten o anlardı. Bir
şey değişmişti Kalbinde, zihninde…
Öğrendi ki;
Mutluluk; sürekli haz
demektir. Ve bu tüketmekle olmaz.
İnsanın; ürettikçe
üretesi gelir. Tükettikçe tüketesi gelir.
Üreten insanın gözleri
cam gibi olur. Evrenin en güzel hediyesidir bize gözleri ışık saçarak bakan yüzler...
Ve üretken insan gerçekten çok çekicidir.
Bağlantılarımız
İnsanın yük gördüğü şeylerde mutluluğun gizlenmesi ne ilginç bir zıtlık. Gizemli bir zıtlık. Elinize emeğinize sağlık
YanıtlaSilÜretimin verdiği mutluluk şükürler olsun
YanıtlaSilGerçek mutluluğa ulaşmak… çok güzel bir yazı olmuş emeklerinize sağlık :)
YanıtlaSilGerçek ve sürekli mutluluğu, üreten insan olarak yaşamak nasip olsun hepimize. Kalemine sağlık 🌸
YanıtlaSilAynen öyle, üretken insan çekicidir 👏 ne güzel hayata böyle bakıp dolu dolu yaşayana👏💐
YanıtlaSilCam gibi gözlerle dünyaya bakabilmek.... Bize de nasip olsun... 🥰
YanıtlaSilVe üretken insan gerçekten çok çekicidir…
YanıtlaSilNedense hepimiz de genel olarak somut şeylerle mutlu olacağımız yanılgısı var😔 emeğinize sağlık... farkındalık oluşturan bir yazı...
YanıtlaSilÇılgın bir hayat dedikleri sadece bir aldatmaca... Akşama misafirlerine kendin hazırlık yapman ya da garajını düzenleyip yorgun olmana rağmen evin alışverişini yapman da mutluluğun bir parçası... Mutluluğunu yönetme hakkına sahipsin... Daha ne olsun, kimseye başlı değil aslında... Musluğun başında sen varsın...
YanıtlaSilÇok güzel bir konuya değinmişsiniz Emeğinize sağlık
YanıtlaSil