Son dönemeçte çevrilen gözler bir siyah bir beyaz nokta gördü. Noktalar büyüyerek yaklaşırken egzoz sesleri yankılandı. Ve bitiş çizgisi…
Her gün
tekrarlanan yarışın kazananı bu sefer Alihan olmuştu. Kazanmak da artık keyif
vermemeye başlamıştı ama yine de akşam babasının yanına gidip otoban faresinin hakkını
nasıl verdiğinden bahsedecekti. 14 yaşındaydı ve son model siyah bir araba
alınmıştı. Bunu duyan Kadir’in babası ‘’Oo benim oğlum altta mı kalacak?’’
deyip bir otoban faresi de Kadir’e almıştı. Bu beyaz renkliydi. Alihan’ın
babası tekstilciydi. Kadir’in babası Ünal Bey ise kapalı çarşıda kuyumcuydu. Alihan
ve Kadir hem komşu çocuklarıydı hem sınıf arkadaşı. İkisinin de bir dediği iki
edilmiyordu. Çarşıda herkes Ünal Bey’i tanırdı fakat Ünal Bey sektör
değiştirmeye heves etti. Bütün altınlarını satıp bir tekstil şirketine ortak
oldu. Bilmediği bir şey vardı ki şirket batmak üzereydi. Kendisinin bunu
anlaması ve her şeyini kaybetmesi bir yıl almıştı. Artık Alihan ve Kadir komşu
çocuğu değildi.
Kadir’in
ailesinin bütün hayatı değişmiş babası hariç diğer aile fertleri çalışmaya
başlamıştı. Kadir liseyi zar zor bitirip bir lokantada çalışmaya başlamıştı.
Babasının çarşı esnafı olmasından dolayı tanınır ve sevilirdi. Yaz kış demeden
çalışmaya mecbur olmuştu. Liseden sonra okuyamadı. Her hafta yaptığı araba
yarışlarını bırakmıştı. Babası ise çareyi yurtdışına kaçmakta bulduğu için Kadir
evin babası olmuştu.
Alihan
ise özel üniversiteye zorlanmadan okusun diye gönderildi. Eee babasının
kıymetlisi yabancı memleketteydi perişan olmasın diye harçlığı üç katına
çıkarıldı, özel ev tutuldu. Alihan okul hayatı adı altında gezip tozup
harcamayı gün geçtikçe artırdı. Bu abartılı para harcama işi bahis oynatan
kişilerin kulağına gitti. Alihan’a art niyetle yaklaşıp arkadaşlık kurmaya
başladılar. Alihan başlarda bunu fark edemedi. 12 yıl sonra aynaya baktığında
ise rahmetli babasından kalan her şeyini kaybetmiş bir adam gördü. Memlekete
döndü, uykularını yitirmişti. Teyzesinin ısrarlarıyla hastaneye gitti belki bu
durumuna bir ilaç fayda ederdi.
Tam o
aralarda Kadir mutlu yuvasının ilk meyvesini yani kızını kucağına almanın
heyecanındaydı. Hastane koridorlarında tatlı bir telaşla koşturuyordu. Dar bir
koridorda karşılaştılar. Uzun yıllar sonra çocukluktaki coşkularını aratmayacak
bir kucaklaşma sahnesi yaşandı. Kadir Alihan’a kantinde bir çay ısmarlamak
istedi. Kantine gittiklerinde lisedeki öğretmenlerinin emeklilik sonrası kantin
işletmesini ihaleyle aldığını öğrendiler ve üçlü bir sohbet kuruldu demli
çaylar eşliğinde. Geçen 12 yılda neler yaşadıklarını sakince dinleyip anlayan
hocasının ağzından sessizce şu sözler döküldü: Bedel insanın şifasıdır rahatlık tuzağı ise bir ailenin çocuğuna
yapacağı en büyük kötülüklerdendir.
Rahata hayır demek zor bir seçim... Eğer mümkünse onu hiç yaklaşmamak çözüm... "Biz senden para istemiyoruz, ihtiyacın varsa al senin olsun." "Yok olmaz. Ben yine de vereyim" diyerek insan sakınabilir...
YanıtlaSil