SEVGİ BU MU?

 DENEYİMSEL TASARIM ÖĞRETİSİ


SEVGİ BU MU?

Bahçede birbirinden farklı meyve ağaçları vardı. Eve giden yolun etrafı, çeşit çeşit çiçekler ile süslenmişti. Kapıdan girince arka bahçeden kahkaha sesleri geliyordu. Köşeyi döner dönmez kocaman bir masa onları karşılamıştı.

Sakız gibi bembeyaz masa örtüsü, masanın üstüne serilmişti. Ve masada birbirinden farklı salatalar, yöresel tatlar çoktan yerini almıştı. Servet Bey’in konağı tüm yöre halkının ilgisini çekerdi. İkramda bulunmayı seven bir aileydi. Bayramlarda, yöre halkına muhakkak çiftlikten meyve dağıtılırdı. Özel günlerde ev yapımı tatlılar ikram edilirdi.


Ayşegül, bir evin bir oğlu olan Cemil ile beş yıl önce evlenmişti. Ailesi, başta kızlarını bu kadar uzak bir şehre göndermek istememişti. Ancak gençler birbirini sevmiş ve seçimlerini yapmışlardı. İki ailenin kültür farkı olsa da birbirleriyle iyi anlaşmışlardı.

Tek sıkıntıları özlemdi. Ayşegül, “Sık sık sizi ziyaret ederim, siz de bize gelirsiniz.” diyerek onları teselli etmişti. Cemiller beş kardeşti. Ayşegül’ün dört tane görümcesi vardı. Cemil, dört tane kız çocuğundan sonra dünyaya gelen erkek çocuktu. Dünyaya gözlerini açar açmaz ailenin göz bebeği olmuştu.

Bayram ziyareti için çiftliğe gelmişlerdi. Hatice Hanım’ın, oğlunu ve torununu görünce gözleri parladı. Arkalarından gelen gelinini görünce ise suratı asıldı. Elini öpmek için uzanan Ayşegül’ü geri çevirmedi ama lafını da esirgemedi. “Eski köye yeni adet mi geldi gelin hanım? İnsan önceden gelir. Bayramın ilk günü gelmek ne demek?” diye söyledi içindekileri.

Sevgi mi? Bağımlılık mı?

Ayşegüller tam beş senedir her bayramda, her özel günde birkaç gün önceden gelirlerdi. Her hafta sonu da gelmeleri bekleniyordu. Hatta hafta içi yemeğe geldiklerinde “Geç oldu burada kalın.” cümleleri başlardı hemen.

Ayşegül’ün evlenirken ilk şartı aynı evde oturmamaktı. Yoksa çoktan konağa yerleşmişlerdi. Hatice Hanım, oğlunun evlendiğini, artık onun da bir ailesi olduğunu bir türlü kabul edememişti. Cemil, her sabah annesini arardı. Akşam da eve gelip gelmediğini haber vermeliydi. Hatice Hanım’ın, Cemil’i her gördüğünde, “Oğlum sen kilo mu verdin?” ya da “Yavrum neden bu kadar ince giyindin?” demesine Ayşegül artık alışmıştı.

Her anne evladını sever ancak bu, sevginin ötesinde bir şeydi. Ayşegül, bir gece onlarda kaldıklarında gözünü açıp kayınvalidesini gördüğünde anladı bunu. Sessizce “Uyu kızım, bir şey yok. Cemil’in üstü açılmış onu örtüyorum.” dedi. Ayşegül, sabah kalktığında bunu eşine anlatıp anlatmamayı çok düşündü. Bu kadarı da fazlaydı. Dayanamayıp anlattığında eşinin cevabı, “Ne var canım? Evladını düşünmek suç mu?” olmuştu.

İnsanın çocuğunu sevmesi ile ona düşkün olması aynı şey değildir. Sevmenin zararı olmazken düşkünlük her iki tarafa da zarar verir.

Hatice Hanım, oğluyla olan ilişkisinde sınırını aşıyordu. Oğlunu hala küçücük bir çocuk gibi görüyordu. Oğlu geldiğinde ona terliklerini giydirir, hırkasını giydirir, meyvesini soyup yedirmeye çalışırdı.

İnsanın sağlıklı ilişki kurabilmesi için sınırını bilmesi gerekir. Çocuğunun artık bir yetişkin olduğunu kabul etmelidir. Onun kendi hayatının başrolünü almasına sadece destek olmalıdır.

Eşi kendisinin de annesi gibi davranmasını bekliyordu. Bir gün, kahvaltıda çayından bir yudum almasıyla püskürtmesi bir oldu Cemil’in. “Şeker atmadın mı? Annemin şekerimi atıp karıştırdığını biliyorsun.” Ayşegül, eşinin böyle bir tepki vermesine üzülmüştü.

Yıllar geçtikçe Cemil’in aslında bir bardak çaydaki tepkisinin, hayatının genelinde de olduğunu fark etti. İşle ilgili bir sorun yaşasa hemen babasına yönlendirirdi. Kendi o sorunla uğraşmak istemezdi. Evde bir şey bozulsa basit olsa da hemen bir usta bulur ona yaptırırdı. Evliliklerinde bir problem yaşasalar hemen annesine koşardı, çözüm bulsun diye. Ne kendi sorumluluğunu, ne de ailesinin sorumluluğunu alabilmişti yıllardır.

Aile olabilmişler miydi? O da meçhul! Annesine bağımlı birinin ailesiyle sağlıklı ilişki kurabilmesi mümkün müdür?


Büyütmek mi? Yetiştirmek mi?

Ayşegül, Cemil’in ailesine, özellikle de annesine bağımlılığını gördükçe üzülüyordu. “Ben oğlumu, Ömer’i kendime bağımlı büyütmeyeceğim.” diyordu.

Ömer, daha küçücükken kendi işini kendi yapmaya başlamıştı. Minik parmaklarıyla çatalı tutmaya çalışıyor, döke saça yemeğini yiyordu. Kıyafetlerini kendi giyiyordu. Çoraplarını ters giyse de kendi başardığını görmek onu güçlendiriyordu. İhtiyacı olduğunda annesinin yanında olduğunu biliyordu ama her düştüğünde gözü onu kaldırması için annesini aramıyordu.

İnsan için kolay olan çocuğu adına işleri yapmaktır. Ama zor olan onun yapmasını bekleyecek sabrı göstermek ve onu yetiştirmektir.


Babaannesinin evinde işler daha farklıydı ne yazık ki… Orada herkes Ömer’in peşinde koşuyor ve ona yemek yedirmeye çalışıyordu. Çocuk üşümüştür, çocuk açtır, çocuk beceremez… diyerek çocuğa fırsat verilmiyordu. Ayşegül, “O kendi yiyebilir.” bile diyemiyordu. Ayşegül, çocuğunu seven ama ona bağımlı olmayan, destekleyen ama onun rolünü çalmayan tutumu ile onların gözünde kötü anne oluyordu.

Bugün bayramdı ve konakta misafirler vardı. Herkes, “Hatice Hanım, ne güzel hazırlanmışsın.” diyordu. Beş çocuğu, damatlar, torunlar gurur tablosuydu onun için. Görünenin arkasında bambaşka bir gerçek vardı oysa.

Büyümüş ama yetiştirilememiş, birey olup kendi sorumluluğunu alamamış evlatlar...

İlerleyen yaşlarına rağmen söz hakkı olmayan evlatlar…

Hayatlarında hiç mücadele etmemiş güçsüz, anneye bağımlı evlatlar…

Ayşegül’ün gözü, bahçede top oynayan Ömer’e ilişti. Bir anda sendeleyip düştü ve sonra kalkıp dizlerindeki tozu temizleyip oyuna devam etti. O sırada Hatice Hanım’ın sesi yankılandı bahçede. “Kızım ilgilensene çocuğunla!” dedikten sonra misafirlerine döndü ”Ah ah, anne var annecik var işte!”

Ayşegül, kayınvalidesine dönerek “Ömer kendi kalkabilir anne. Düşmenin değil düştüğünde kendi başına kalkabilmenin önemli olduğunu öğrendi.” dedi. Hatice Hanım boş gözlerle gelinine baktı ve “Cemil oğlum hiç dolma almamışsın. Hadi bunlardan da ye.” dedi.

Bir çocuğun hissettiği yetersizlik duygusu sevgiden mi bağımlılıktan mı kaynaklıdır?

Çocuk büyütmekle yetiştirmek arasındaki fark nedir?

Gerçekten çocuğunu kim seviyordur? Her düştüğünde güçsüz olacak bir birey yetiştiren anne mi?

Yoksa üzülse de çocuğunun kendi kalkmasına izin veren anne mi?

Hangi çocuk büyüdüğünde birilerine yük olur?

Bu sadece anne çocuk ilişkisinde değil, tüm ilişkilerde yapılabilen davranış stilidir.

İnsan eşinin her yapması gerekeni neden yapar? Eşini sevdiği için mi?

Ya da hayatı işi olmuş birisi, neden işini, etrafındaki insanlara tercih edip onları ihmal eder?

Bir insanı veya bir nesneyi “gerçekten” sevdiğimizde, kendimize zarar verebilir miyiz?

Peki neden bu sevgi bize zarar veriyor?

Gerçek sevgi nedir? Bağımlılık nedir?

Gerçek sevgiyi nasıl öğrenebiliriz?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, kavramların gerçek anlamlarını açıklar. İnsanda bilinç açıklığı oluşturur.  Böylece insanın doğru zannettiği yanlışları fark edip, bu yanlışları düzeltmesine yardımcı olur.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, gerçek mutluluk ve başarının yöntemlerini bizlere öğretir.

 

Yorumlar

  1. Gerek hikayesi gerek anlatılmak istenen mesajıyla kalbe dokunan çok güzel bi çalışma olmuş. Sevginin gerçek tanımını görebilmek adına sürükleyici bi yazı. Kaleminize, yüreğinize sağlık 👏🏻

    YanıtlaSil
  2. Sevgi mi bağımlılık mı fark edemiyoruz maalesef. Yaptığımız yanlışı bize çok güzel gösteren bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  3. Adsız 21.12.2023 12.23

    YanıtlaSil
  4. Aynı hataları bende yapıyorum. Çok kötü oldum. Çok güzel bir yazı olmuş. Bundan sonra yapmamak için çaba göstereceğim inşallah

    YanıtlaSil
  5. Çok güzel yazılmış ifadeler,anlatılmak istenilen düşünceler şahane.Okurken çok etkilendim,faydalı bilgileriniz için teşekkürler.Sevgiyle kalın.

    YanıtlaSil
  6. Sevgi olduğunu sanırken bağımlılıklar yaşıyoruz aslında. Bunu gördüğüm bir yazı oldu çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  7. İyilik yaptığımızı düşünürken yaptığımız en büyük hatalardan…
    Başkasına destek olmanın ötesinde, onun rollerini üstlenmek, ve onu marifetsizleştirmek…

    Ne acı ve ne büyük vebal
    Taşakkğrler yazı için 💕

    YanıtlaSil
  8. Çocuk nasıl çocuk kalır'ın cevabı olmuş... Kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  9. "Gerçekten iyi anne banane demek" bunu gösteren bir yazı olmuş teşekkürler 🍃 hayatta çocuğuna iyilik yaptığını sanıp marifetsizleştiren çok ebeveyn var maalesef

    YanıtlaSil

Yorum Gönder