Zehra masanın başına oturmuş rapor hazırlıyordu. Masada bir saati zor ediyordu. Kâh kalkıyor, kâh ayağını yukarı alıyor. Yerinde duramıyordu. “Sandalyeyi mi değiştirsek acaba?” dedi de kendinde kurt vardı. Neyse zar zor yarım saati etmişti ki, telefonu çaldı. Arayan arkadaşı Elif’ti.
Elif:
Ne yapıyorsun?
Zehra:
Ne yapayım? Bugün de çalışmak zorundayım. Şu havanın güzelliğine bak. Masada
kös kös oturdum rapor hazırlıyorum.
Elif:
Ben de sıkıldım ya ödevim vardı onunla uğraşıyorum. Cidden tam pikniklik bir
hava varmış.
Zehra:
Ne diyeceğim sana. Ben bugün köyün birine gideceğim. Orada yıkılmış bir ev var.
Oraya rapor tutulacak. Kardeşini de al gel.
Zehra
hemen keyiflendi. En azından sıkılacağı işi bir eğlenceye dönüştürecekti. Hemen
hazırlanmaya başlıyordu ki yine telefon çaldı. Arayan komşu Büşra ablaydı.
-Ablacım
nasılsın? Hayrolsun?
Zehra şaşkındı. Büşra ablanın
da canı sıkılmış, ne yapacağını düşünmüştü. Gideceği köye hep birlikte gitme
kararı aldılar. İş için gidecekken bayağı bayağı olay pikniğe dönmüştü. Neyse
vardır bunda da bir hayır diye düşündü.
Yol çok keyifli geçiyordu.
Biri navigasyondan gidecekleri yere bakıyordu. Biri çalan müziğe eşlik
ediyordu. Biri de tabii müthiş doğanın nefesini içine çekiyordu. Araba toplama
kampına dönmüştü. Hepsi ayrı alem. Sohbetler, kahkahalar havada uçuşuyor.
Derken gidecekleri yere vardılar.
Zehra:
Eee… Konum burada sonlanıyor. Burada ev de yok.
Elif: Kız kaçırmasınlar bizi
burada? Kurda kuşa yem olmayalım.
Büşra: Kızlar ben sizin
ablanızım. Hiç kimseye yem etmem sizi. Merak etmeyin. 😊
Yine bir kahkaha patlattı
hepsi aynı anda. Orada bahçede çalışan bir teyzeye selam verip gidecekleri evi
sordular.
- Teyze: Yavrum. O ev şu karşı dağda. Dumanı tüten, etrafı çinko kaplı ev var ya. İşte orası.
Yaklaşık bir 500 metre
yukarıda görünen bir ev vardı. Bu onlar için tam bir maceraydı. Heyecanla dağı
tırmanmaya başladılar. Evde kimsenin yaşamadığını düşünüyorlardı. Ama belli ki
soba tütüyorsa evde birileri vardı. Hava da güneş olmasına rağmen soğuktu. Eve yaklaştılar
ki yaşlı bir teyze karşıladı onları.
Büşra:
Teyzem, biz burada kimse yok sanıyorduk? Senin ne işin var bu dağ başında?
Teyze:
Yavrum ben burada yaşıyorum. Siz ölçüm için mi geldiniz? Gelin size bir çay
ikram edeyim.
Kızlar teyzenin derme çatma kulübesine
girdiler. Depremde evi yıkıldıktan sonra bu kulübeyi yapmışlar çocukları.
Yaşlıları evinden etmek zordur tabii. Alıştıkları yöreyi, havasını, suyunu
bırakmak istemezler. Bülbülü altın kafese koymuşlar. Vatanım da vatanım demiş.
Teyze de çocuklarının yanına gitmek istemeyip inat etmiş tabii.
Kızlar teyzeyle sohbete
daldılar. Bir yandan da evi gözlemliyorlar. Eşyalar bir tarafa yığılmış. Ama
dağınıklık içerisinde bir düzeni de var. Kadın işte. En derme çatma yere bile
bir düzen veriyor. Ama içerisi acayip duman kokuyor. Yüksek olduğundan
içerideki soba devamlı tütüyor. Aradan yaklaşık bir saat geçti. Teyze o kadar
mutlu olmuştu ki.
Teyze: Yavrum. İyi ki geldiniz. Bu dağ başında beni nereden buldunuz? Sizi ben çok sevdim.
Allah insanı ihtiyaç sahibi
olarak yaratmıştı. İnsanın somut ihtiyaçları vardı. Ama bunun yanında
anlaşılmaya, dertleşmeye, iki kelama ihtiyacı da vardı. Allah ise ihtiyaçları
giderendi. Bu dağ başında bu teyzenin ihtiyacını gören de, O’ndan başkası
değildi. Nasıl da yürekleri ısındıran, nasıl da gönülleri birleştirendi O. “Biz
ne için gelmiştik, ne ile karşılaştık?” diye düşündü Zehra. Allah rızası için
bir şeyler yapmak belki de buydu. “Sen yeter ki yola çık” dedi kendi kendine.
Sitem etmeden, şikayet etmeden yolda ol. Bu olduğunda, Allah bin bir mucize
gösterirdi. Bu karşılaşma ALLAH’ ın bir hikmetiydi. Ne de önemliydi ihtiyaç
gidermek. Evinde tek başına yaşayan yaşlı birine bir tas yemek götürmek… Oturup
onunla eski anılarından bahsetmek… Bir insanı teselli etmek… Ona sahipsiz
olmadığını hatırlatmak…İhtiyaç gideren insan ALLAH katında ne de kıymetlidir.
Ayrılma vakti gelmişti. Kızlar
hem duygusal hem de ihtiyaç gidermenin hazzı içerisindeydiler. Hepsi teker
teker teyzenin elini öptü. Ondan dualar aldılar. Teyze de ayrı duygusaldı.
Kapıya kadar çıkmış onlara el sallıyordu.
Teyze: Yine gelin olur mu? Böyle hep
birlikte gelin ama. Yine gelin…
Bazen bir tatlı bir sohbet 1milyon lirdan daha çok ihtiyaç giderebiliyor. Yola çık çok güzel bir slogan. Biz hareket ettikçe mutlu edip mutlu olabileceğimiz sahneler hazırlanmaya başlıyor.
YanıtlaSilNe keyifli bir yazı olmuş, emeğinize sağlık 🌸
YanıtlaSilHakikaten ihtiyaçlarımızı gideren sadece tek bir kişi… Ve aynı zamanda bizi bizden iyi tanıyan da… Neye sevineceğimizi, bizi asıl neyin mutlu edeceğini bilen de… Teşekkür ederiz tekrardan hatırlattığınız için 🌿
YanıtlaSilKeyifli yazı için teşekkürler 🍃
YanıtlaSilKimse kimsenin ihtiyacını göndermiyor gerçekten, ALLAH seni seçiyor ve o ihtiyaca hizmetkar ediyor. Ne şeref...
YanıtlaSilYine gelin!
YanıtlaSilihtiyaç sahibi, ihtiyacının nasıl güzel işaretini veriyor. Biz ne kadar algilayabiliyoruz işaretleri ki ihtiyaç görebilenlerden olabilelim....
Bir dua gibi aslında “yine gelin” Allah’ın ihtiyaç giderdiği insana hürmet ederken kime “yine gelin” dediğini bilen biri olmak insanı kıymetli yapan… elinize sağlık🌿
YanıtlaSil