Henüz
7-8 yaşlarındaydım. Anneannem “Bak yavrum; İyilik yapan iyilikle,
kötülük yapan ise kötülükle karşılaşır. Ne ile karşılaşırsan
karşılaş sen hep iyilik yapanlardan ol… Bir bahçen olduğunu hayal et, bahçene
ne ekersen onun karşılığını alırsın değil mi? Ektiğin
buğdayın tohumu iyi
tohum mu, kötü tohum mu? Biri insanın organlarına zarar verirken, diğeri gerçek
gıda ile sağlıklı beslenmesini sağlar. İyilik ile kötülük arasındaki fark da
buna benzer. İyilik, meyve veren ağaç gibi, sürekli hayrını görürsün. Kötülükse
kökünden koparılıp kurumuş bir ağaç gibi, çok emek verirsin ama yine de
olduramazsın, zarar ziyanla biter öykün… Bu sözlerim kulağına küpe olsun, olur
mu?“ derdi.
Şimdi ben yaş
aldım ve bir anneanne oldum… Dünya işte… İsterdim ki bu mirası ben de
torunlarıma bırakayım… Onlar da birilerine anlatsınlar; “Ananem böyle derdi”
diye… Ama nerdeee? Dışarıda öyle bir savaş veriyorlar ki, bu deneyimler onlara
boş safsatalardan ibaret geliyor.
İş yerleri,
kurtlar sofrası gibi olmuş. Sadece bir ayda yaşadıklarını anlatıyor da torunum,
ağzım açık kalıyor. Herkesin birbirinin üstüne basıp yükselme derdinde olduğu
bir dünyada “İyilik eden iyilik bulur” demek sanki çok saf, masumane, anca bir
çocuktan veya mahallenin delisinden duyabileceği bir sözmüş gibi geliyor siz
yavrucaklarıma, biliyorum…
Oysa ne çok
ihtiyacı var şimdikilerin bunları duymaya… Çünkü yüz sinsilik yapsa insan, bir
tebessümle kazandığı müşteriyi kazanamaz… Çünkü hiçbir İnsan kendisine yapılan
iyilikleri unutmaz. Bir tebessüm, sıcak bir bakış ve tatlı bir söz ya
da ufak bir yardım yıllarca hafızalarda yaşar. Yüz kere kuyunu kazsa birisi,
diğerlerine yaptığın iyilikler, herkesin senin iyi biri olduğunu bilmesi,
kazılan kuyuların işe yaramamasını sağlar… Bir dostunun sana ihtiyaç duyduğu
anda ona uzattığın yardım eli, altından kalkamadığı bir işte verdiğin destek
onun zihninde daima yer eder. İyilik yapanın hatırası gönülden hiç silinmez…
Bunları her
ziyarete geldiğinizde söylemek isterdim. Ama ağzımı açtığımda bakışlarınızda
gördüğüm amaaan aneanne, beni durdurdu. Şunu da biliyorum ki burada
zamanım kısıtlı. Siz beni anladığınızda belki de ben buralarda olamayacağım.
Siz benimle dertleşmek isteyeceksiniz, keşke olsa da şimdi söylese
diyeceksiniz. Ama beni de bulamayacaksınız gibi gözüküyor…
O yüzden;
söyleyemesem de yazmaya karar verdim, bu güzel hazineyi torunlarıma bırakmaya…
Bugün anlamasanız da, bir gün elbet anlayacaksınız… O gün bu sayfalarla
dertleşecek olmanız bana biraz olsun huzur veriyor.
Ah yavrum, birçok insandan şu cümleleri duymuşsunuzdur,
değil mi? “Ne
zaman ihtiyacı olan birine, elimden
geldiğince yardımcı olmaya çalışsam mutlaka hayat, karşılığını bana hiç beklemediğim bir anda vermiştir.”
Çünkü yapılan iyilik için gösterilen
çaba asla karşılıksız kalmaz.
Bu sözüm de o
günlerde size komik geliyordu, hatırladınız değil mi güzel torunlarım? Keşke
evler, arabalar, altınlar nasıl miras bırakılıyorsa, hayat deneyimleri de miras
bırakılabilseydi çocuklara, torunlara… Zihninize yerleştirebilseydim
şahitliklerimi… Ama inanıyorum, bugün yazdıklarım, hepinize anlatmak
istediklerim, bugün değilse de bir gün mutlaka karşılık bulacak…
İyiliği yaymak için sarf edilen
hiçbir çaba karşılıksız kalmaz...
Güzel torunlarım,
çevremizdeki insanlara yardım elimizi uzatarak, iyilik zinciri oluşturduğumuzda
sonuçlarını hayal edebiliyor musunuz?
Hani derler ya; “Senin için küçük ama insanlık için
büyük…” Her birimizin yapacağı bir iyilik, kalplere
sevgi tohumları ekecek, böylece daha güçlü bir toplum oluşacak. Bugün, bunu
kaybettiğimiz için o ofisindeki kurtlar sofrası var.
Bu önemsizmiş
gibi görünen küçük adımlar, toplumumuzun dayanışmasını artırarak paylaşımcı ve sevgi
dolu bir dünya inşa etmemize yardımcı olacak. Birbirini ezen değil, yücelten
topluluklara şahit olacağız belki de bir gün…
Bir de insanlar
şurada yanılır güzel torunlarım; karşılığını hemen göremedikleri iyilikleri, devam ettiremez, vazgeçerler.
Önemli olan karşılık görmek değil, içtenlikle yardıma ihtiyaç duyanın yanında
olmaktır.
“Bu bakliyatları, sebze ve meyveleri
köyden akrabalar göndermiş biz de sizinle paylaşalım istedik.” deyip ihtiyacı
olan komşumuza onu incitmeden verilen ikramın kıymeti tartışılmaz… Hem ihtiyacı
karşılamak hem de gönüllere sevgi tohumu ekmektir bu...
İyilik, sadece
bir anlık değil, kalpler arasında ömür boyu süren bir bağ oluşmasını
sağlar.
İnsanlarla iletişimimizde, yapılan
iyiliklerin de kötülüklerin de karşılığı vardır.
Ancak bu bazen zaman alır.
O yüzden güzel torunlarım bu yazıyı okuyan tüm küçüklerim, şu
engele takılmadan ilerleyin; insan
sonucu elde etmede sabırsız bir canlıdır. “Bu kadar
iyilik yapıyorum ama karşılığında bugüne kadar ne gördüm? Hiç…”
diyenlere çok şahit olmuşsunuzdur.
Ya da “Adam
bana o kadar kötülük yaptı. Kendisi hala sefa içerisinde gül gibi hayat
yaşıyor.” diyenleri…
Hayat adildir ve hak edene hak ettiğinin
karşılığını ama er ama geç mutlaka verir.
Ne demiş atalarımız, ‘İyilik yap denize at’
Ayrıca iyiliğe
karşı iyilik etmek pek de önemli değildir. Bunu herkes yapabilir. Herkesin
yapamadığı şey, sana iyilik etmeyene de iyilik etmektir. İşte, bunu yapabilen
kişi olgun kişidir. Siz de ne kadar hızlı olgunlaşırsanız o kadar hızlı
başarıyı ve mutluluğu yakalarsınız. Olgun olanda nankörlük değil, vefa
görürsünüz…
“Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır.” derler. Ancak bu kahve bildiğimiz,
içtiğimiz kahve değil, bambaşka bir kahve…
Sevgiyle
yaptığımız, yapacağımız her türlü iyiliği kapsar aslında bu kahve misali.
İyilik
unutulmaz ve hiçbir iyilik karşılıksız kalmaz. O zaman bir düşünün güzel kuzularım;
Bugün
kumbaramıza hangi iyiliği attık?
Çok güzel anlatılmış♥️
YanıtlaSilTadı damagımızda kaldı...
Anneanneden toruna serisi olabilir mi?
İyilik yap denize at diye büyüklerimiz boşuna dememiş. Güzel bir paylaşım olmuş, yüreğinize ve kaleminize sağlık.
YanıtlaSilHayat adildir ve hak edene hak ettiğinin karşılığını ama er ama geç mutlaka verir. İnsanı rahatlatan bir cümle...emeğinize sağlık 🌸
YanıtlaSil